Pankreas kanseriyle mücadelede yeni adım
Pankreas duktal adenokarsinomu (PDA), tanıların yaklaşık % 95’ini oluşturan en yaygın pankreas kanseri türüdür. Diğer periampuller tümörler (koledok alt uç, papilla vateri ve duodenumun papillaya komflu tümörleri) ve pankreas kistik tümörleridir. Bu tümörlerin davranış biçimleri, tedavi yöntemleri, Pankreas duktal adenokarsinomundan ayrı özellikler taşır.
Pankreas kanseri birçok kanser türüne göre nispeten nadir görülmesine rağmen, uzmanlar pankreas kanserinin 2030 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde kansere bağlı ölümlerin ikinci önde gelen nedeni haline gelmesini bekliyor. Her ne kadar pankreas kanserinin nedeni kesin olarak bilinmemese de pankreas kanseri için bazı risk faktörleri mevcuttur. Pankreas kanseri oluşumlarının yüzde 30’unun sigara ve tütün kullanımıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Pankreas kanseri için diğer risk faktörleri ise şöyledir:
- Erkeklerde pankreas kanseri görülme oranı daha fazladır.
- Meyve, sebze ve lifli besin tüketiminin pankreas kanseri riskini artırdığı, aşırı et tüketimi ve yağlı ürünlerin ise pankreas kanseri riskini artırdığı düşünülmektedir.
- Kimyasal karsinojenler, benzin, metalurjik kokular ve böcek ilaçlarının pankreas kanseri riskini artırdığına dair bazı kanıtlarda mevcuttur.
- %5-%10 arasında genetik yapının da kanser gelişimi arasında ilişkisi bulunmaktadır.
- Diyabet yani şeker hastalarında da pankreas kanseri riski daha fazladır.
Pankreas kanseri için beş yıllık sağ kalım oranı %9 yani son derece düşüktür. Pankreas kanserinin bu kadar ölümcül olmasının ana nedenlerinden biri metastatik yayılmadır.
Uzun yıllardır araştırmacılar pankreas kanserinde beş yıllık hayatta kalma oranını artırmanın yollarını keşfetmek için çalışmaktadır. Bu bağlamda son zamanlarda Ulusal Kanser Araştırmaları Vakfı tarafından finanse edilen araştırmacı Dr. Daniel A. Haber, pankreas kanseri hastalarının hayatta kalma oranlarında önemli değişikliklerin yolunu açabilecek bir keşif yaptı.
Dr. Haber, Pankreas kanseri hastalığının işleyişinin tam olarak anlaşılması gerektiğini düşünüyordu. Dr. Haber ekibiyle birlikte, yenilikçi teknolojiyi kullanarak bu hücrelerin benzersiz mekanizmalarını analiz etmek için bir plan geliştirdi. Yapılan analiz kanser hücrelerinin hem erken hem de geç aşamalarda diğer organları hedeflemede neyin yönlendirdiğini keşfetmelerine izin verecekti. Bu gizemi çözmek, kaçınılmaz olarak pankreas kanserine karşı mücadeleyi ilerletebilecek hedefe yönelik tedavilerin başarılı bir şekilde geliştirilmesine izin verecek. Daha önceki hiçbir araştırmacı, hücrelerin nasıl yayıldığına veya diğer organları nasıl hedef aldıklarına dair güçlü bir anlayışa sahip değildi, bu durum da pankreas kanseri için tedavi geliştirmede büyük bir engel oluşturuyordu. Zaman geçtikçe, bazı uzmanlar PDA’yı tedavi etmek için daha etkili tedavi yöntemleri geliştirdi. Ne yazık ki, bu tedavi yöntemlerinin hiçbiri dolaşımdaki kanser hücrelerinin bilmecesini çözmedi nitekim pankreas kanseri hastalığının seyrini değiştirmede birçok tedavi yöntemi etkisiz kaldı.
Dr. Haber ve ekibi bu yolu keşfetmek için CTC-iChip olarak adlandırılan bir araç kullandı. Bu araç, araştırmacıların ilgili hücreleri kırmızı kan hücreleri, trombositler ve plazma gibi diğer hücrelerden ayırmalarına olanak sağladı. Ekip, çeşitli hücre dizilerini ve bunların hastalığın yayılması üzerindeki etkisini keşfetmek için PDA hastalarının dolaşımdaki kanserli hücrelerini saflaştırdı. Üç ana ilişkili gen setini başarıyla tanımladılar. Araştırmacılar pankreas kanseri hücrelerinin moleküler karakterizasyonunu gerçekleştirebilecek bir formülün yolunu açmış oldu.
Bu çığır açan keşif, PDA hastaları için özel ve etkili tedaviler geliştirmek için bir fırlatma rampası görevi görecek. Bu bulgularla, araştırmacılar, yayılmanın itici güçlerini belirleyerek, gen kümesi metastatik profillerini ilişkilendirmek için eşsiz bir fırsata sahipler. Hedefe yönelik tedaviler belirlendikten sonra, metastazın ‘tohumlarını’ hedef alacak şekilde tasarlanabilir. Uzmanların PDA ve metastatik yayılmaya karşı savaşmak için artık her zamankinden daha donanımlı olması nedeniyle kanser araştırmalarında heyecan verici bir dönem olarak açıklanıyor.
Öte yandan geçtiğimiz yıl New York Üniversitesi ve Michigan Üniversitesi’nden araştırmacılar, pankreas kanseri oluşumu için gerekli olan Atdc (ataxia-telangiectasia D grubu tamamlayıcısı) adında bir geni tanımlamıştı. Pankreas duktal adenokarsinomu (PDA), onkojenik (kansere neden olan) KRAS tarafından yönlendirilen agresif bir pankreas kanseri türüdür. Geç evrelerde teşhis edilir ve tedaviye dirençlidir. NYU Langone Health’in Perlmutter Kanser Merkezi Pankreas Kanseri Merkezi direktörü ve araştırmanın ilgili yazarı Diane Simeone “[Atdc genini] inaktive ederek kanser büyümesini yavaşlatacağımızı düşündük, tamamen önleyeceğini beklemiyorduk” ifadelerini kullanmıştı.
Araştırmacılar, pankreatik adenokarsinomun çoğunda çoklu kopyalarda bulunan ataksi-telanjiektazi grubu D-tamamlayıcı (Atdc) geninin inaktive edilmesinin onkogenik KRAS bağlamında PDA gelişimini tamamen önlediğini göstermiştir. Atdc geni bulunduğunda, KRAS ve diğer mutasyonlarla (gen anormallikleri) farelerin %100’ü PDA geliştirmiştir. ATDC bulunmayan fareler PDA’nın gelişmesinden korunmaktadır. Çalışma 2 Mayıs 2019 tarihinde Genes & Development dergisinde yayınlamıştı.
Kaynakça: https://www.canceredinstitute.org/