Kemoterapi kanser hücrelerini tahrip eden kanser ilaçları kullanılarak yapılan tedavi için kullanılan terimdir.
Kemoterapide, kanser hücrelerini öldürmek, büyümesini yavaşlatmak, yayılmalarını engellemek için ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlara sitotoksik yani hücre öldürücü denir. Kemoterapi ilaçlarının bazıları bitkiler gibi doğal kaynaklardan elde edilirken, bazıları ise tamamen laboratuvarda yapılır. Kemoterapide kullanılan ilaçlara “antikanser” ilaçlar da denmektedir. Kanserin türüne göre kemoterapinin amaçları farklılaşabilmektedir.
Kemoterapi verilme çeşitleri nelerdir?
Adjuvan kemoterapi:
Adjuvan kemoterapi tümör ameliyatla alındıktan sonra mikroskopik düzeyde mevcut olabileceği düşünülen metastazların yok etmek için verilen kemoterapi türüne denir. Adjuvan kemoterapiyle hedeflenen şey kanserin tekrarlama riskini azaltmaktır.
Neoadjuvan kemoterapi:
Lokal tedaviden önce verilen kemoterapiye denir. Tümörü sınırlı olan hastalarda, kitlenin küçültülmesi böylece cerrahi uygulamanın kolaylaştırılması amacıyla verilir.
İndüksiyon kemoterapisi:
İndüksiyon kemoterapisi remisyon (hastalık belirtilerinin azalması ya da belirtilerin bulunmadığı durumlar) sağlamak için uygulanır. İndüksiyon kemoterapisi akut lösemilerin tedavisinde yaygın olarak kullanılır.
Konsolidasyon kemoterapisi:
Remisyon sağlandıktan sonra verilen kemoterapiye konsolidasyon kemoterapisi denir. Bu terapinin amacı remisyonu sürdürmektir. Remisyon sonrası verilen bu tedaviye pekiştirme tedavisi de denir. Konsolidasyon kemoterapisi akut lösemilerin tedavisinde sıklıkla kullanılır.
Maintenance (Bakım) kemoterapisi:
Remisyonun uzamasına yardımcı olmak için düşük dozlarda verilen kemoterapiye denir . Bakım kemoterapisi sadece belirli kanser türleri için en yaygın olarak da akut lenfositik lösemiler ve akut promiyelositik lösemiler için kullanılır. Bakım kemoterapisi idame tedavisi olarak da adlandırılır.
Birinci basamak kemoterapi:
Kanserle savaşta ilk uygulanan tedavi genellikle birinci basamak tedavi olarak bilinmektedir. Buna standart terapi de denebilir.
İkinci basamak kemoterapi:
Bir kanser türünün birinci basamak kemoterapiden sonra yanıt vermediği veya tekrarlanmadığı takdirde verilen kemoterapiye verilen isimdir. İkinci basamak kemoterapinin, araştırma çalışmaları ve klinik araştırmalar yoluyla, standart kemoterapiden sonra yanıt vermeyen kanserlerin tedavisinde etkili olduğu belirlenmiştir. Bazı durumlarda, bu durum kurtarma tedavisi olarak da adlandırılabilir. Örneğin ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserinde Hastaların birçoğunda performans durumu iyi olmaya devam etmektedir ve hepsi almasa da, birçoğu ikinci-basamak tedaviye adaydır. Son çalışmalar hastaların <%50’sinin ikinci-basamak tedavi aldığını göstermektedir.
Palyatif kemoterapi:
Palyatif kemoterapi özellikle kanseri önemli ölçüde azaltmayı beklemeden semptom yönetimini ele almak için verilen bir kemoterapi çeşididir. Yani palyatif kemoterapiyle amaçlanan şey yaygın hastalıkta tümörü geriletmek veya kontrol altında tutmak, tümöre bağlı semptomların giderilmesiyle birlikte yaşam süresini ve kalitesi artırmaktır.
Kemoterapi nasıl işlev görür?
Vücuttaki tüm hücreler bölünerek büyür. Kemoterapi tedavisindeki antikanser ilaçlar kanser hücreleri gibi hızla bölünen hücreler üzerinde etkilidir. Çoğu kemoterapi ilacı kan dolaşımına girer ve organlarda ve dokularda hızla bölünen kanser hücrelerini hedeflemek için vücut boyunca seyahat eder. Buna sistemik kemoterapi denir. Bazı durumlarda da kemoterapi ilaçları doğrudan vücudun bir bölgesine verilebilir. Kemoterapi, sürekli olarak büyüyen ve bölünen hücrelerin olduğu sağlıklı vücut hücrelerini de etkilemektedir.
Normal hücrelerin gelişimi ve ölmesi kontrol altındaki bir süreçtir. Kanser ortaya çıktığında hasta hücrelerin büyüme , çoğalma ve ölümleri kontrolsüzleşmektedir. Antikanser ilaçlar bu aşamada müdahale etmekte, kanserli hücrelerin büyümesi ve çoğalmasını engellemektedir. Bu ilaçlardan yukarıda bahsedildiği gibi sağlıklı hücrelerin etkilenmesi de mümkün olmaktadır, özellikle normalde de hızlı çoğalması gereken hücreler daha çok etkilenmektedir. Ancak bu hücreler kendilerini kemoterapi sonrası yenileyebilmektedir.
Antikanser ilaçlar birlikte kullanıldıklarında tek başlarına olduğundan daha etkili olmaktadırlar. Buna kombinasyon tedavisi denmektedir. Bazı durumlarda bedenin bağışıklık sistemini, kansere kaşı doğal direncini güçlendirmek için ilaçlar kullanılabilmektedir. Bu tür tedaviye biyolojik tedavi ya da immunoterapi denmektedir. Burada kullanılan ilaçlar kanser hücrelerin tahrip edilmesini sağlayabildiği gibi bedenin tümöre vereceği yanıtın değişmesini de sağlayabilmektedir. Bu tedavi aynı zamanda kemoterapi tarafından tahrip edilen hücrelerin yenilenmesinde de katkı sağlayabilmektedir.
Tek bir kemoterapi ilacı veya birkaç ilacın bir kombinasyonu ile kanser tedavisi yapılabilir. Birçok farklı kemoterapi ilacı vardır ve her bir kemoterapi ilacı kanser hücrelerini farklı bir şekilde yok eder veya kanserin yayılmasını engeller. Kemoterapi demek tek bir ilaç veya tedavi demek değildir. Kemoterapi ilaçlarının hangisinin kullanılacağı kanser türüne bağlıdır. Bunun nedeni, farklı kemoterapi ilaçların farklı kanser türleri üzerinde uygulanabilmesidir. Kanserle savaşta bazen kemoterapi gerekli olan tek tedavi olabilirken bazı durumlarda da kemoterapi, cerrahi müdahale radyasyon tedavisi veya diğer ilaç tedavilerine tamamlayıcı bir etki oluşturmak amacıyla da uygulanabilir.
Kemoterapi uygulamasının amaçları nelerdir?
Kemoterapi farklı amaçlarla uygulanabilir;
Remisyon veya iyileşme sağlamak için
Birçok durumda kemoterapi, kanser belirtilerinin ve semptomlarının azalmasına veya yok olmasını sağlar (küratif kemoterapi).
Diğer kanser tedavilerine yardımcı olmak için uygulanabilir
Kemoterapi bazen diğer tedavilerden önce veya sonra verilir. Kemoterapi diğer kanser türlerinden Daha önce kullanılırsa neoadjuvan tedavi olarak adlandırılır. Nitekim neoadjuvan kemoterapide ilaç tedavisi, tümörün ameliyatla çıkarılmasından önce yapılır. Neoadjuvan kemoterapide amaçlanan kanserli hücreleri azaltmak, böylece diğer uygulanacak olan tedavinin daha etkin olmasına yardımcı olmaktır.
Adjuvan kemoterapi tedavisindeki amaçlanan şey ise hasta ameliyat olduktan sonra, kanserin tekrar oluşma riski doğrultusunda lokal tekrarın önlenmesi, ameliyat sonrası geriye kalan kanser hücrelerinden kurtulmak, hastalığın yayılmasını önlemektir. Bunlarla birlikte radyasyon yani ışın tedavisini daha etkili hale getirmek için de kemoterapi kullanılabilir.
Kanseri kontrol etmek semptomları hafifletmek için uygulanabilir
Bazı kemoterapi uygulamalarının temel amacı hastanın yaşam niteliğini yükseltebilmek için ağrı ve benzeri belirtileri ortadan kaldırmak ya da hafifletmektir. Yani kemoterapi, remisyona veya tedaviye tam yanıt sağlayamasa bile kanserin büyümesini kontrol etmek ve bir süre yayılmasını durdurmak için de kullanılabilir. Buna palyatif kemoterapi denilebilir. Palyatif kemoterapide tümörü geriletmek, kontrol altında tutmak veya tümörün neden olduğu semptomların giderilmesi amaçlanır.
Kemoterapi nasıl uygulanır? Hangi yollarla verilir?
Kemoterapi ilaçlarının bedene verilmesi için farklı yollar bulunmaktadır, örneğin, damar yolundan, ağızdan ya da cilt üstüne sürülmesi gibi…
Damar yolu:
Toplardamarlar (ven) veya (atardamarlar) yoluyla (intravenöz, IV). Kemoterapi çoğunlukla damar yolundan verilmektedir. Damar yolu açmak amacıyla geliştirilmiş olan ince bir iğne kullanılmaktadır. Bu iğne ile damarlara girilir. Bu sırada soğukluk hissi, yanma, ağrı, ciltte kızarıklık oluşması, şişme gibi şikayetlerin ortaya çıkması durumunda hemen hemşire bu durumdan haberdar edilmelidir. Damar yolundan ilaç aktarılması için kateterler, portlar ve pompalar gibi farklı biçimlerde farklı amaçlar için geliştirilmiş alet ve yöntemler kullanılabilmektedir.
Ağız yoluyla (oral):
Kemoterapide kullanılan ve kapsül, hap ya da sıvı biçimlerdeki ilaçlar, diğer ilaçlar gibi ağız yoluyla verilebilir.
Enjeksiyon yoluyla:
Kasiçi (intramuküler, IM), ciltaltı (subkutan, SC) gibi bazı ilaçlar iğne ve şırınga kullanılarak bedene verilir.
Diğer bir yöntem de ilacın doğrudan kanserli dokuya enjekte edilmesidir (intralezyonel). Bunlarla birlikte haricen cilt üstüne sürülebilir (topikal). Yani ilaç cildin üzerine uygulanır.
Kemoterapi nerelerde verilebilir?
Kemoterapi genellikle hastanelerde verilir. Bu kararın verilmesinde kullanılan ilaç ya da ilaçlar, hastanın genel durumu ve hastalığın çeşidi etkili olmaktadır.
Kemoterapinin yan etkileri nelerdir?
‘Kemoterapiye bağlı yan etkileri nelerdir?’ ‘ Kemoterapide yan etkileri azaltmak ve kontrol etmek için neler yapılmalı?’ kemoterapiye ilişkin sıkça sorulan sorular arasındadır.
Kemoterapi esnasında yan etkiler yaşayıp yaşanmayacağı ve olası yan etkilerin ne kadar şiddetli olacağı, hastaya uygulanan kemoterapi ilaçlarının türüne ve dozuna ve bir tedavi döngüsünden diğerine hastanın reaksiyonuna bağlıdır. Kemoterapinin çoğu yan etkisi geçicidir ve kontrol altına alınabilir. Tedavi bittikten sonra yan etkiler gün geçtikçe kaybolmaktadır. Zaman zaman kemoterapi daha uzun süreli yan etkilere neden olabilir.
Bazı hastalarımız kemoterapinin yan etkileri hakkında endişelenebilir. Tedavinin ne kadar sürdüğü veya yan etkilerin etkisi konusunda endişeli hisseden hastaların bu durumu doktoruna veya hemşirelerine bildirmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki kemoterapi için kullanılan ilaçlar, hastalarda mümkün olan en iyi sonuçları elde etmek ve olası yan etkileri azaltmak için sürekli olarak geliştirilmektedir. Tedavinin başlangıcı ve tedavi bitimi dönemi karşılaştırıldığında gözlenen yan etiklerin kaygılanılan düzeyin çok çok altında olduğu görülmüştür.
Kanser hücrelerinin normal hücrelere göre hızlı büyümesi ve çoğalması nedeniyle çoğu antikanser ilaç bu tür özellik taşıyan hücrelerin tahrip edilmesi için geliştirilmiştir. Ancak bazı normal hücrelerde, saç gibi hızlı çoğalan hücreler, benzer özellikler taşımakta, bu hücreler de kemoterapiden etkilenmektedir. Bu etkilenmeler nedeni ile yan etkiler ortaya çıkmaktadır.
Bunun iyi bilinen bir örneği saçlardır, hızlı büyüyen ve çoğalan saçlar kanser tedavisi sürecinde geçici olarak zayıflayabilmektedir. Önemli bir başka örnek de kemik iliği içinde gelişim gösteren kan hücreleridir.
Bir başka örnek sindirim sistemindedir. Ağız-yemek borusu-mide-barsak hattındaki hücreler kanser tedavisi sürecinden olumsuz yönde etkilenebilmektedir.
Bazı kemoterapi ilaçları, kabızlığa veya ishale neden olabilir. Bağırsak alışkanlıklarınız değiştiyse doktorunuza veya hemşirenize söyleyin.
Halsizlik-bitkinlik kemoterapide en sık karşılaşılan yan etkilerden biridir. Kemoterapi sonrası halsizlik ve bitkinlik gündelik yaşamda karşılaşılandan daha farklı niteliktedir. Genellikle ani başlangıçlıdır.
Kemoterapinin yol açtığı yorgunluğu yönetmek için aşağıdaki maddeler önerilebilir:
- Enerjik hissetme eğiliminiz olan günler için aktiviteler planlanabilir.
- Dinlenmeye önem verilerek vücudun iyileşmesine izin verilmelidir. Sürekli istirahat halini önermemekteyiz.
- Düzenli egzersiz için zaman ayrılmalıdır. Zira yapılacak hafif egzersizler kemoterapiye bağlı yorgunluğu azaltabilir ve ruh halini iyileştirebilir.
- Kaygıyı, stresi ve/veya uyku problemini yönetmenin yolları bulunmalıdır. Zira bu tür durumlar da yorgun hissetmeye neden olabilir. Bizlerden destek istemekte çekinmeyiniz.
- Gevşeme, meditasyon egzersizleri de uyku düzenini sağlamaya ve daha fazla enerjik hissetmeye yardımcı olabilir.
- Akupunkturda enerji dengeleme tekniği olarak yorgunlukla başa çıkmak için yardımcı olabilir.
Bulantı-Kusma
Bulantı-kusma, iştahsızlık kemoterapi alacak hastaların en çok endişe ettiği yan etkiler arasındadır. Ancak bulantı-kusma, yeni kuşak ilaçlar sayesinde günümüzde hafiflemiştir. Nitekim güçlü bulantı önleyici ilaçlar da sorunun giderilmesine katkıda bulunmaktadır.
Bulantı- kusma ve iştahsızlıkla başa çıkabilmek için şunlar önerilebilir:
- Büyük öğünler yerine sık sık atıştırmalıklar yenilebilir.
- Kemoterapi döneminde zaman zaman kokuya aşırı hassasiyet olabilir.
- Doktor tavsiyesi olmadan besin takviyeleri kullanılmamalıdır.
- Tedaviden önce bulantıyı önlemek adına hafif yiyecekler yenmelidir.
- Gerektiğinde bulantı ilaçları kullanılabilir.
- Nane, limon gibi yiyeceklerin tadı-kokusunu değiştiren gıdalar kullanılabilir.
Saç dökülmesi
Alopesi yani saç kaybı kemoterapide en sık karşılaşılan yan etkilerden biridir. Ancak tüm kemoterapi ilaçlarının saç dökülmesine yol açtığı düşüncesi doğru değildir.
Yapabilmek
Kansızlık (anemi) de kemoterapinin yan etkilerden biridir. Kemik iliğini baskılayan ilaçlar kansızlığa yol açabilmektedir. Kemoterapi sonrası olası kansızlık belirtileri şunlardır;
- Yorgunluk-bitkinlik hissi
- Nefes darlığı
- Çarpıntı
Enfeksiyon
Bunlarla birlikte kemoterapi süresince kişi enfeksiyon hastalıklarına daha açık hale gelebilmektedir. Bunun önemli bir nedeni de kemik iliğinin baskılanması sonucunda, enfeksiyonlara karşı savaşan akyuvarların sayısındaki azalmadır.
Kemoterapi sırasında enfeksiyon riskini azaltmak için bazı öneriler şu şekilde sıralanabilir:
- Gribal enfeksiyon riski kemoterapi nedeniyle artabilir. Kanser hastaları tedavi başlamadan veya tedavisi bitimi ‘grip aşısı’ olmalıdır. Hastalarda aşılama kemoterapiden en az 2 hafta önce veya 3 ay sonra yapılmalıdır. Uygun olmayan dönemlerde yapılan aşılamalar dikkate alınmamalı yani yapılmamış kabul edilmelidir. Bu konuda, alanında uzman doktorlardan detaylı şekilde bilgi edinilmelidir.
- Grip, soğuk algınlığı veya diğer bulaşıcı enfeksiyonu olan kişilerle temastan kaçınılmalıdır. Özellikle grip sezonunda kapalı ortamlardan ve kalabalıktan uzak durulmaya çalışılmalıdır.
- Eller sabunla ve suyla sık sık yıkanmalıdır.
- Meyve ve sebzeler yenmeden önce iyice yıkanmalıdır, sirkeli suda bekletilebilir.
Ne zaman tıbbi yardıma başvurulmalıdır?
Aşağıdaki belirtilerden bir veya daha fazlasıyla karşılaşan kişilerin derhal doktora başvurmaları gerekmektedir.
- Ateş en önemli belirtidir. 38 °C veya daha yüksek bir ateş
- Geceleri aşırı terleme
- İdrar yaparken yanma veya batma hissi, kan
- Şiddetli öksürük, boğaz ağrısı
- Nefes darlığı
- Devam eden kusma
- Karın ağrısı
- Burun kanaması (zaman zaman bulaş tarzında burun kanaması olabilir, korkmayınız)
Pıhtılaşma sorunları da kemoterapinin görülen yan etkilerinden biridir. Kanser ilaçlarının kemik iliği üzerindeki baskılayıcı özellik, kanın pıhtılaşmasında önemli bir işlevi olan trombosit sayısının azalmasına, sonuç olarak da genel bir pıhtılaşma sorununun ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. Bunun sonucunda, çok şiddetli durumlarda, herhangi bir yaralanma olmaksızın kendiliğinden kanamalar ortaya çıkabilmektedir.
Aşağıdaki yakınmalar bu durumla ilgili olarak ortaya çıkabilir:
- Umulmadık kanamalar
- Cilt altında küçük kırmızı noktacıklar
- İdrar renginde pembeleşme, kırmızılaşma
- Dışkı renginin siyahlaşması ya da dışkı renginde kan görülmesi
- Diş eti ya da burun kanamaları
- Bir adet döneminden uzun süren vajinal kanamalar
- Baş ağrıları ve görmedeki değişiklikler
Sinir sistemi
Bazı durumlarda kanser ilaçları sinir lifleri üzerinde etki gösterebilmekte, periferik nöropati denen merkezi sinir sistemi dışındaki sinir yapılarından kaynaklanan sorunlara yol açabilmekte yani kas ve sinir etkilenmeleri meydana gelebilmektedir. Bu durumdaki kişinin bedenin belli bölgelerinde, özellikle el ve/veya ayaklarında karıncalanma, titreme, uyuşukluk, güç kaybı, yanma, ağrı gibi yakınmalar, ayrıca çenede ağrı, mide ağrısı, kabızlık gibi sıkıntılar gözlenebilmektedir. Kemoterapi sonrası bu yakınmalar zamanla azalır. Bu süreç 1 yıla kadar uzayabilir.
Kemoterapinin yan etkileri arasında Merkezi Sinir Sistemi (MSS) sorunları da yer almaktadır. Kemoterapi MSS’ni etkilemesi durumlarında bilinç bulanıklıkları ve depresyon gibi sorunlara yol açabilmektedir.
El ve ayaklardaki olası uyuşukluk güç kaybına yönelik aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:
- Hareket ederken dikkat edilmelidir. Zira ayaklar uyuştuğu takdirde düşme riski de yükselebilir.
- Elleri ve ayakları sıcak tutmak için eldiven ve kalın çorap kullanılmalı, semptomları hafifletmek için ise eller ve ayaklar ılık suda bekletilebilir.
- Sıcaklığı kontrol eder iken bile yanmalar olabilir. Dikkat etmek gerekir.
- Şikayetlerin şiddeti fazla ise doktorunuzdan rahatlama sağlayabilecek ilaçlar hakkında konuşulabilir.
Cilt
Kemoterapinin cildi etkilemesi sonucunda kızarıklık, döküntüler, soyulma, kuruluk, sivilcelenme, güneşe karşı hassasiyet artışı gibi belirtiler ortaya çıkabilmekte, bazı ilaçlar ciltte koyulaşmalara yol açabilmektedir. Ayrıca kemoterapi ilaçları tırnaklar üzerinde de kırılma ve renk değişiklikleri gibi sonuçlara yol açabilmektedir.
Böbrekler ve mesane
Böbrekler ve mesane ile ilişkili sorunlar da kemoterapinin yan etkileri arasındadır. Bazı antikanser ilaçlar mesanede irritasyon ve böbreklerde geçici ya da kalıcı hasar yaratabilmektedir. Bazı ilaçlar idrar renginin ve kokusunun değişmesine yol açmaktadır. Hasta kemoterapi süresince bol su içmelidir. Bol su tüketilmesi ortaya çıkabilecek bazı sorunları önleyebilir. Gerektiği takdirde hekim kemoterapi sürecinde böbrek işlevlerinin izlenmesine karar verilir.
Ödem
Kemoterapi süresince bedende su tutulumu artabilmektedir. Hasta, özellikle el ve ayaklarda öne çıkan bir şişlik hissedebilir.
Cinsel yaşam
Kemoterapi bazen (her zaman değil) cinsel yaşamı etkileyebilir. Erkeklerde sperm sayısında ve hareketliliğinde azalma olabilir. Bu sorun geçici ya da kalıcı olabilir. Sertleşme ve bunu sürdürebilmede sorunlar yaşanabilir. Olası bir sorun da, kanser tedavisi döneminde spermin içinde, genetik bilgi saklayan kromozomlarda bir bozulma olmasıdır.
Kadınlarda ise overlerin etkilenmesi durumunda, üretilen hormon miktarında değişiklikler olabilir. Bu da adet dönemlerini etkiler. Düzensizlikler olabileceği gibi, kemoterapi döneminde kesilebilir de. Bu değişiklikler geçici ya da kalıcı olabilmektedir. İnfertilite (doğurganlık kaybı) ve menapoz görülebilir.
Doğurganlığı korumak için kemoterapiye başlanmadan önce doktorla konuşulmalıdır. Zira kemoterapi esnasında üreme organlarınızı korumanın yolları vardır.
Konsantrasyon
Bazı hastalar kemoterapi sonrası konsantre olmak, odaklanmak ve hatırlamakta zorluk çekebilirler. Bu durum kansere bağlı bilişsel bozukluk veya “kemo beyni” olarak adlandırılır. Yüksek dozda kemoterapiyle tedavi edilen hastalar, standart dozlarla tedavi görenlere nazaran daha fazla risk altındadır. Öte yandan kemoterapinin süresi de bilişsel bozukluk üzerinde önemli etkiye sahip olabilir.
Bilişsel değişiklikleri yönetmek için aşağıdaki hususlara dikkat edilebilir:
- Hatırlamakta zorluk çekilebilecek randevular, doğum günleri vb. durumları takip etmek için takvim kullanılabilir.
- Yeni bir şey öğrenmeye çalışılmak bilişsel bozukluk oluşma riskini azaltabilir.
- Bu süreçte hobiler edinilmeli, bulmaca vb. uğraşlar olabilir.
- Hatırlanması gereken her şey not edilmelidir (arabanın nereye park edileceği, ne zaman ilaç alınacağı gibi)
- Uyku düzenine önem verilmelidir. Zira derin bir uyku hafıza ve konsantrasyon için önemlidir.
Düşünme ve hafıza değişikliklerine tedavi veya ilaçlar, yorgunluk ve uyku sorunları, stres veya depresyon gibi duygusal endişeler neden olabilir. Bu tür şikayetler genellikle zamanla iyileşir; ancak bazı insanlar yıllarca sorun yaşayabilir.
Herhangi bir düşünme ve hafıza değişikliğiniz hakkında ve bu sorunun günlük yaşamınızı veya işe dönüşünüzü etkileyip etkilemediğini doktora bildirilmesi gerekmektedir.
Kemoterapi sürecinde hasta neler hisseder?
Kemoterapi almakta olan hastaların çoğu her ne kadar yorgun hissetse de; günlük aktivitelerinin büyük kısmını devam ettirebilir. Her kişi ve her tedavi farklılık gösterir. Bu nedenle herkes için geçerli tek bir tablonun tanımlanması güçtür.
Hastanın genel sağlık durumu, kanserinin türü, yeri, yaygınlığı, yol açtığı belirtiler, kullanılan ilaçlar gibi faktörler hastanın kendini nasıl hissedeceğini etkilemektedir. Bu dönemde hastaların yalnızca hastalıklarının belirti ve bulguları, ilaçların yan etkileri gibi tıbbi sorunlar ile değil, aynı zamanda kanser hastalığına ilişkin toplumda yerleşik önyargılar, yaşam-sağlık ve hastalık kavramlarının anlamları, sosyal destek sistemleri, sağlık ve sosyal güvence sistemleri, çalışma yaşamı ve geçim sorunları, özellikle de çocukları ile de ilgilendiği akılda tutulmalıdır.
Hasta kemoterapiye nasıl hazırlanmalıdır?
Kemoterapiye başlamadan önce hastanın bilmek isteyebileceği tüm konularda bilgilendirilmesi önemli bir husustur. Bu bağlamda kemoterapinin anlamı, nerede ve nasıl uygulanacağı, yan etkileri konusundaki belirsizlikler mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Bilgilendirme (aydınlatma) eksikliği sanıldığından daha olumsuz etki yaratmakta, hastanın tedaviye uyumunu etkilemektedir. Bilgilendirme bir defalık değil uygulamanın doğal bir parçası olarak kabul edilmelidir.
En önemli farklarımızdan biri de hastalarımıza olan yakınlığımız ve iletişimdeki önceliğimizdir.
Tedavi ekibimizle kemoterapi ilaçlarının olası yan etkileri hakkında konuşup bulantının önlemesi gibi konularda ilaç alıp alamayacağı anlatılmaktadır.
Ayrıca hastanın sağlıklı gıdalarla iyi bir beslenme düzenine sahip olması önemlidir. Gerektiğinde hastanın diyetisyen ve beslenme uzmanları ile görüşmesi, diyetisyenle birlikte hem ağız tadı bakımından doyurucu hem de kemoterapi sürecini olumlu etkileyebilecek nitelikte bir beslenme programı oluşturulmalıdır.
Tedavi öncesi ve sırasında olabildiğince sağlıklı kalmaya çalışılmalıdır. Doğru ve sağlıklı beslenme, bol su tüketimi, yeterli uyku, dinlenme ve fiziksel aktivite dengelenmelidir. Nitekim dengeli beslenme ve düzenli gerçekleştirilen egzersizler, kemoterapinin bazı yan etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir.
Kemoterapinin kişileri nasıl etkileyeceğini tahmin etmek de zordur. Bu nedenle çalışan kişiler esnek saatlerde çalışma veya iş yerinden izin alma seçeneğini değerlendirebilir.
Diş sağlığı
Kemoterapi başlamadan önce diş hekimine muayene olunmalıdır. Zira diş hekimi, kemoterapi bağışıklık sisteminizi etkiliyorsa sorunlara neden olabilecek mevcut ağız enfeksiyonlarını kontrol edebilir.
Öte yandan bilgilendirme yalnızca hasta için değil, hasta yakınları, özellikle bakımda sorumluluğu bulunan kişiler için de elzemdir.
Kemoterapi ne kadar sürer?
Kemoterapinin ne sıklıkta ve ne kadar süreyle olacağı kanser türüne, tedavinin nedenine ve kullanılan ilaçlara bağlıdır. Bir kürün uzunluğu, verilen kemoterapi ilaçlarına bağlıdır. Kemoterapi genellikle en az 3-4 döngü ile olur. Bunlar; günlük, haftalık, 3 haftalık veya aylık olabilir. Ancak genellikle 3 haftalık kürler halinde tedavi verilmektedir.
Kemoterapi süresi 6 ay olabileceği gibi, 3-4 ay veya 6 aydan daha uzun sürede olabilmektedir. Akıllı ilaç tedavisi ve immünoterapi farklılık arz etmektedir.
Kemoterapinin etkisi nasıl anlaşılır?
Tedavi süresinde yaşanan yan etkiler genellikle kemoterapinin ne kadar başarılı olup olmadığına dair bir cevap vermez.
Kemoterapiden sonra tümörün küçülüp küçülmediğini veya kaybolduğunu görmek için muayene, kan tetkikleri, filmler yapılabilir. Bu kontroller kemoterapi sürecine dair bazı kararlar almamızı sağlar. Filmler içinde, bilgisayarlı tomografi, MR, PET-CT gibi değerlendirmeler olabilir. Yapılan analizler tümörün küçüldüğünü ve artık tespit edilemediğini gösteriyorsa, bu duruma remisyon veya tedaviye tam yanıt denilebilir. Kemoterapi sürecini tamamladıktan sonra hastalık takip edilmektedir. Zira kanserin tekrarlayabilme veya vücudun başka bir yerinde ortaya çıkabilme olasılığı vardır.
Takip sıklığı genellikle ilk 2 yıl 3 ayda bir, 2-5 yıllar arasında 6 ayda bir, 5 yıldan sonra ise yılda bir şeklinde devam etmektedir. Yıllık kontroller aynı zamanda genel sağlık kontrollerini de içermektedir.
Kemoterapi sırasında beslenme
Kanser tedavisi boyunca sağlıklı beslenme alışkanlıklarının uygulanması büyük önem teşkil etmektedir. Kişi iştahsız olduğu dönemlerde kendini olumlu yönde motive ederek, sevdiği yemekleri yemek için çaba göstermelidir. Nitekim yüksek besin değerli gıdaların tüketilmesi bağışıklık sistemini güçlendirebilir ve yorgunluk gibi kemoterapinin zayıflatıcı yan etkileri en aza indirmeye yardımcı olabilir.
Yetersiz beslenme, kanser hastalarında yaygın bir sorundur. Yetersiz beslenme kötü sonuçlara ve tedavi gecikmelerine yol açabilir. Kanser tedavisi esnasında her gün en az üç öğün ve atıştırmalık yenmesi önerilir. Her öğüne proteinli yiyecekler eklenmelidir. Protein içeren gıdalara örnek olarak tavuk, hindi, balık, yumurta, yoğurt, süzme peynir, fasulye / mercimek, fındık, tohum, süt verilebilir. Ayrıca tedavi esnasında bolca su tüketmek de çok önemlidir.
Kanser tedavisi sırasında çok fazla kilo kaybı olumsuz sonuçlara yol açabilir. Hem yetersiz beslenme hem de kilo kaybı, vücudun kemoterapi döngüleri arasında sağlıklı hücreleri yeniden oluşturmasını zorlaştırabilir. Bu durum tedavi programlarında gecikmelere yol açabilir ve tedavi sonuçlarının başarısını önleyebilir.
Vücut tedavisi sırasında daha fazla kalori ve proteine ihtiyacı vardır. Ekstra kalori ve protein, kemoterapi veya radyasyon tedavisi sırasında veya ameliyattan sonra dokuları iyileştirmek ve enfeksiyonlarla savaşmak için gereklidir. Tüm bunların ışığında kanser tedavisinden geçen çoğu insan, alışık olduğundan daha fazla yemek durumundadır.